Meclis Başkanı Hasan Tahsin Tuğrul Başkanlığında gerçekleştirilen haziran ayı Meclis Toplantısının konuğu TÜBİTAK MAM Başkanı Prof.Dr.İbrahim Kılıçarslan oldu.
Aylık faaliyet raporunun görüşülmesi maddesinde, Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Zeytinoğlu konuşmasında ekonomik verilere değinerek;
2018 yılı ve mayıs ayı ihracat – ithalat rakamlarına değinerek, ithalat artışının yavaşladığını, kurdaki artışın ihracata yansımasının zaman alabileceğini,
Nisan ayında yıllık cari açığın 57,1 milyar dolara yükseldiğini, yüksek dış ticaret açığından dolayı cari açıktaki artışın devam ettiğini,
Kocaeli gümrük verilerine göre ilimiz mayıs ayı ithalat ve ihracat rakamları hakkında bilgi vererek, ihracat artışında otomotiv sektörünün yine zirveye oturduğunu ve demir, çelik,elektrik,elektronik,makine ve iklimlendirme sanayinin mayıs ayında ihracatlarını arttıran sektörler olduğuna vurgu yaptı. İlimizin tek başına Türkiye dış ticaretinin 19,7’sini, karşıladığını, ülke ihracatının yüzde 16.8’ini, ithalatının ise yüzde 21,6’sına katkı sağladığını belirtti.
Mayıs ayında TÜFE’nin yüzde 12,5, ÜFE’nin yüzde 20,16 seviyelerinde oluğunu, ÜFE’deki sert yükselişin önümüzdeki aylarda TÜFE’ye de yansıyacağını, enflasyonun önümüzdeki aylarda 2’şer puan artabileceğini,
Sanayi üretim endeksinin nisan ayında yüzde 6,2 ile yıl başından bu yana kademeli yavaşladığını ancak seçimlerin ardından belirsizliklerin ortadan kalkması ile ivmelenebileceğini,
Mart ayı işsizlik oranlarının yılın başından bu yana kademeli olarak gerilediğini, istihdam edilen kişi sayısının geçen yıla göre 2 kat arttığını, mesleki eğitimdeki yapısal reformların sonucunun uzun vadede kalıcı olabileceğini belirterek Kocaeli İŞKUR verilerine göre mayıs ayında bölgemizdeki sanayicinin istihdam talebinin ancak yarısının karşılandığını belirtti.
Mayıs ayında giderlerin, gelirlerden daha fazla artmasına rağmen Bütçenin 2,7 milyar TL fazla vermesinin memnuniyet verici olduğunu,
İlk çeyrek büyüme rakamlarının geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 7,4 ile 2 puan arttığını, kamu kaynaklı büyümenin yerini, yatırımların almasının, sürdürülebilirlilik açısından önemli olduğunu, yılın ikinci çeyreğinde büyümenin bir miktar hız kesebileceğini belirtti.
Konuşmasının devamında, ABD’nin Çin’e yaptırımları, Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu anket sonuçları ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Zeytinoğlu, konuşmasının ikinci bölümünde TÜBİTAK MAM Başkanı Prof.Dr.İbrahim Kılıçarslan’a yaptığı konuşmasında; İl olarak şanslı bir konumda olmamıza rağmen gerek kamuoyunun gerekse sanayicilerin TÜBİTAK MAM’ın çalışmalarını yeteri kadar takip edemediklerini , yapılan Ar-Ge çalışmalarının çok fazla bilinmediğini aktardı.
Dünyadaki en büyük sivil fon olan UFUK 2020’den bugüne kadar Türkiye olarak hedeflenen miktarın çok gerisinde hibe alınabildiğini, ele ele verip daha fazla Ar-Ge, daha yenilikçi çalışmalar ve proje disiplini konularında yol almamız gerektiğini, gerek kamu, gerekse özel sektörün kendi bünyesinde proje yazabilecek, yabancı dili tam olan en az bir eleman istihdam etmesi durumunda bu fonlardan daha fazla pay alabileceğimizi, TÜBİTAK’ın verdiği eğitimlerin kısa süreli ve genel çerçevede verildiğini, bu eğitimlerin “proje kampı” konseptinde uygulamalı ve uzun süreli verilmesinin ve tüm illerde bu kampların düzenlenmesinin daha efektif olacağına inandıklarını belirtti.
Zeytinoğlu, AB’nin bir sonraki programın hazırlıklarına başladığını, bu programda nelerin öne çıktığı konusunda TÜBİTAK’ın kamuoyunu önceden uyarmasının faydalı olacağını düşündüklerini belirterek, Anaokulundan üniversiteye kadar çocuklara ve gençlere bilim sevgisinin aşılanması için TÜBİTAK’ın etkin rol alması gerektiğini, Kocaeli Sanayi Odası olarak söz konusu etkinliklere destek ve sanayicilerle TÜBİTAK arasında bir köprü olmaya hazır olduğumuzu vurguladı.
Zeytinoğlu konuşmasının son bölümünde Odamızın Mayıs ve Haziran ayı faaliyetleri hakkında özet bilgiler aktardı. (Ayhan Zeytinoğlu’nun konuşması için tıklayınız)
TÜBİTAK MAM Başkanı Prof.Dr.İbrahim Kılıçarslan, Ülkenin orta gelir tuzağından kurtulabilmesi için kendi teknolojisini üretmesi gerekiyor.
Meclis toplantısının sonunda söz alan Prof.Dr.İbrahim Kılıçarslan konuşmasına Odamız Meclis üyelerine evinize hoş geldiniz , biz burada sadece bekçiyiz, burası sizin yeriniz diyerek başladı.
Konuşmasının devamında yerli üretimin öneminin cumhuriyet ilan edilmeden önce tespit edildiğini, yerli üretim olmadan sanayileşmenin gelişemeyeceğini, geçmişten günümüze dünyada demokrasi ile kalkınan bir ülke görmediğini belirterek “Türkiye demokrasi ile kalkınıyor, kalkınmak zorunda ve Türkiye Cumhuriyeti sanayileşmeyi toplumun refahını arttıracak bir kalkınma modeli olarak seçmiş. Başka bir kalkınma modelimiz yok. Türkiye sanayileşmek zorunda” dedi.
“Teoride, teknoloji ile yabancı sermaye alan gelişmekte olan ülkeler 8-10 yıl içerisinde ihracat patlaması yaşarlar ve gayri safi milli hasılaları aşırı şekilde yükselir. Bununla birlikte üretimleri düzenli artar, gelir düzeyleri yükselir. Ancak yabancı sermayenin getirdiği teknoloii 8-10 yıl içerisinde eskir. Eğer ülke kendi teknolojisini bu süreç içerisinde üretemez ise, öyle bir noktaya gelir ki artık milli gelir artmaz. Buna da biz orta gelir tuzağı diyoruz. Ülkenin orta gelir tuzağından kurtulabilmesi için kendi teknolojisini üretmesi gerekiyor. dedi
“2003 yılından itibaren teknoloji geliştirme bölgeleri hızla artmış, Devlet 2008 yılında Ar-Ge Kanununu çıkarmış, Ar-Ge merkezlerimiz hızla yükseliyor. Bununla beraber Ar-Ge harcamalarımız artmış, patent sayımız artmış. Ancak ben bu etkiyi teknoloji üretiminde göremiyorum. Sanayinin ihracatında yüksek teknoloji göremiyorum. O zaman burada bir sıkıntı var. O zaman aklımıza gelen şu; ya düşük teknolojide, ya az katma değer üreten yerlerde Ar-Ge yaptık veya mış gibi yaptık.
72 yılında burası kurulacağı zaman Birleşmiş Milletlerden, Nato’dan gelen her ziyaretçi bunu kurmayın, bu sizin işiniz değil, enstitüleşme sizin işiniz değil, şeklinde ifadeler kullanmış. Ancak 1972 de Türkiye MAM’ı kurarken Almanya’da Fraunhofer’ ın 60 tane enstitüsü vardı; Hollanda TNO’nun 40 tane enstitüsü vardı. Hatta 1947 de İsrail devleti kurulurken Araştırma Enstütüsü ile eş zamanlı kuruldu.
Biz burada teknolojiye bilgi katmaya çalışıyoruz. Ama sanayi ile çok iyi ilişkimiz olmamış. Bütün laboratuarlarımız, 7 enstitümüz var hepsi size açık. Ortak çalışmaya açığız.
Almanya’ dan, Amerika ‘dan, Japonya’ dan tersine beyin göçü ile gelmiş insanlar burada çalışıyorlar, bire bir baktığımız zaman çok değerliler. Bizim derdimizi bunlara söylememiz lazım, yoksa onlar sizin sıkıntılarınızı göremeyebilirler, örneğin tıbbi cihazları geliştiren doktorlardır, mühendisler geliştirmezler, doktor sıkıntısını söylüyor, bu cihazda ben şunu istiyorum, endoskobi yapıyorum merceğim kanlanıyor göremiyorum ,ben bir yere basayım ki merceği yıkasın, bunu mühendise söylüyor, mühendis yapıyor. Siz dertli insansınız, dertliler dertlerini söyleyecek ve burada bizim arkadaşlarımız da çözüm bulacak. Yani şu haliyle ben size şu derdinize ilaç olurum diyemem. Ama sizin derdiniz varsa buradaki elemanların kapasitesini görüyorsanız ve enstitümüzün alt yapısını görüyorsanız buradan ne olur faydalanın burası sizin yeriniz.” dedi
Merkezde 8 tane mükemmeliyet merkezi oldugunu ve konuların derinliğine çalışılabileceğini belirten Kılıçarslan “buranın kullanılması lazım. Üniversiteler bize destek olmalı biz Üniversitelerden hazır alacağız, temel Ar-Ge bitmiş olacak ondan sonra uygulama Ar-Ge yapacağız. 1972’den beri üniversitelerden kaç tane proje geldi diye sordum, hiç gelmemiş. Yani orayla da bir ilişkimiz olmamış, bu gereken yeri TÜBİTAK kendisi yapmış” dedi.