- KOCAELİ SANAYİ ODASI YÖNETİM KURULU BAŞKANI AYHAN ZEYTİNOĞLU
Sanayi yüksek teknolojiye dayalı dönüşümü başarmak zorunda. Başarının göstergesi de yüksek teknolojili ürün ihracatı. Yarışta geri kalmamak için ürün ve teknoloji odaklı yeni sanayi politikasına ihtiyaç olduğuna işaret etmek isterim. Sanayinin dönüşümü için mutlaka bir strateji geliştirilmesi gerekiyor.
TEKNOLOJİ ODAKLI SANAYİ POLİTİKALARI
“Dünya, alıştığımız dünya olmaktan çıkıyor. Jeoekonomik ayrışma, korumacılık tedbirleri, tedarik zincirlerindeki belirsizlikler ve iklim değişikliği gibi küresel eğilimlerin yanı sıra, yeni teknolojilerdeki hızlı gelişmeler teknoloji odaklı sanayi politikalarının yeniden ele alınmasını zorunlu kılıyor.
Bu yeni ortamda Türkiye sanayisinin son 30 yıldaki değişimini ve mevcut durumunu analiz etmek büyük önem taşıyor. Yeni teknolojilerin sunduğu fırsatları görmek, yüksek teknolojili ihracatı artırmak ve inovasyonu destekleyecek mekanizmaları Türkiye’nin kendi koşullarına uygun şekilde tartışmak kritik önemde.
Ülkemiz, ürün ve pazar çeşitliliği açısından bakarsanız bir başarı öyküsü. Son 30 yılda küresel değer zincirlerinin önemli bir parçası haline geldi. Ancak yüksek teknolojili ihracat payımız neredeyse hiç değişmedi ve katma değeri yüksek ürün ihracatında ilerleme sağlayamadık.
Bu durum, sanayimizin dönüşüme olan ihtiyacını açıkça ortaya koyuyor. Yarışta geri kalmamak için ürün ve teknoloji odaklı bir yeni sanayi politikası çerçevesine ihtiyacımız var. Örneğin, tekstil gibi emek yoğun sektörler Mısır ve Bangladeş gibi ülkelere kaymaya başladığını biliyoruz.
DÖNÜŞÜM STRATEJİLERİMİZİ BELİRLEMELİYİZ
Bu nedenle, söz konusu sektörleri daha katma değerli ve inovatif tekstil üretimine dönüştürebilmemiz kritik önem taşıyor. Bu dönüşüm için de mutlaka bir strateji geliştirmeliyiz.
Aynı durumu lokomotif sektörlerimiz olan otomotiv, kimya ve metal gibi sektörlerde de yaşamamak için ve bu teknolojik yarışta geri kalmamak için inovatif ve katma değerli dönüşüm stratejilerimizi acilen belirlemeliyiz. Bununla birlikte, dönüşüm sürecinde mevcut sanayimizi de korumalı ve güçlendirmeliyiz.
REFORM ADIMLARI DEĞERLİ
Geçtiğimiz ay açıklanan OVP’deki politikaları ve yapısal adımlara yol gösteren reformları çok değerli buluyoruz. Özellikle de 2004-2005 yıllarında başardığımız önemli reformları bu dönemde yeniden yapabilmeyi temenni ediyoruz. Böylece yatırım iklimini iyileştirerek, AB başta olmak üzere tüm dünyadan tekrar yatırım çekebiliriz.
Bu reformlar sayesinde; 2002 yılında ülkemize gelen net yeni yatırım 566 milyon dolar iken, 2006 yılında 16,98 milyar dolar, 2007 yılında ise 18,39 milyar dolara ulaşmıştı. Fakat bu yatırımların 2024 yılında 6,17 milyar dolara düştüğünü de hatırlatmak isterim.
FİNANSMAN MALİYETLERİ
Küresel rekabetin kızıştığı bu dönemde; dünyadaki korumacılık tedbirleri, ek gümrük tarifeleri, Çin rekabeti, artan jeopolitik risklerin yanı sıra içeride de sabit kur politikası ve finansman maliyetleri gibi sorunlar ile de karşı karşıyayız.
Bunlara ilave olarak da kredi maliyetlerinin yüksekliği, kredi büyümesine yönelik kısıtlamalar, yüksek teminat komisyonları ve bekleme süreleri sanayicilerimizi ciddi şekilde zorluyor.
Enflasyon, sabit döviz kuru ve finansmana erişimdeki zorluklar, işletmelerimizin maliyet yapısını doğrudan etkilediği gibi fiyatlama ve yatırım stratejilerimizi de zorlaştırıyor.
Son aylarda konkordato ilan eden firma sayısındaki artış da bu durumun somut bir göstergesi. Dokuz aylık dönemler itibariyla 2024’te 3497 olan konkordato sayısı 2025’te 4424’e çıktı. Ağustos ayı sonu itibari ile Kocaeli konkordatoda en riskli iller arasında İstanbul, Ankara ve İzmir’den sonra dördüncü il oldu. 21 firma konkordato ilan etti.
ENFLASYONLA MÜCADELEYİ DESTEKLİYORUZ
Bütün bu maliyetlere rağmen enflasyonla mücadelede uyguladığınız bu politikaları destekliyoruz.
Ancak reel sektör açısından; para politikasının kademeli olarak gevşetilmesi, finansman maliyetlerinin düşürülmesi ve yatırımların teşvik edilmesi büyük önem taşıyor.
2025 yılı içerisinde Merkez Bankası’nın gerçekleştirdiğiniz altı toplantının dördünde faiz indirim kararı alındı. İş dünyası olarak bu indirimleri çok doğru ve değerli buluyoruz. Tabi bu indirimlere rağmen faiz oranlarının halen yüksek seviyelerde seyrettiğini düşünüyoruz. Ayrıca bu faiz indirimleri maalesef ticari kredi faizlerine de aynı şekilde yansıtılmıyor.
Politika faizi ile ticari kredi faizleri arasındaki makas halen çok yüksek. Mevcut faiz oranları ile yenileme ve yeni yatırım yapmak neredeyse mümkün değil. Bu durum, orta vadede büyüme hızımızın yavaşlaması riskini beraberinde getiriyor. Reel sektör olarak beklentimiz faiz indirimlerinin hızla ticari kredi faiz oranlarına yansıması.
Ayrıca KOBİ kredilerine uygulanan büyüme sınırının krediye erişimi zorlaştırdığını biliyoruz. Söz konusu kredi kısıtlamalarının da kaldırılmasını talep ediyoruz. Bu arada Temmuz ayında açıklanan ve kısa sürede tükenen TOBB Nefes Kredisinde 25 milyar TL’lik yeni destek paketi açıklandı. Firma başına azami 1,5 milyon TL ve 36 ay vadeyle kullanılacak kredide yüzde 32-33 oranında faiz uygulanacak. KGF ve TOBB yönetimine teşekkür ediyorum.
KUR POLİTİKASI SÜRDÜRÜLEMEZ
Enflasyonla mücadele noktasında kurun baskılanmasının kabul edilebilir olduğunu biliyor ve bu mücadeleye saygı duyuyoruz. Ancak mevcut kur politikasının uzun vadede sürdürülebilir olmadığını düşünüyoruz.
Sabit döviz kuru politikası, ihracat ve üretim üzerinde olumsuz etkiler yarattı ve ihracat pazarlarımızı kaybetmeye başladık. Bu pazarları geri almakta çok mümkün olmuyor.
Ayrıca, Avrupa Birliği pazarındaki durgunluk ihracatımızı zorlarken, Arap ülkeleriyle düzelen ilişkilerimiz bu kayıpları bir nebze telafi etti. Fakat bu tablonun kalıcı olmayabileceğini öngörüyoruz.
REKABETÇİ KUR POLİTİKASI İTHALATI DA YAVAŞLATIR
Kur artışı ile enflasyon artış hızının biraz altında ancak uyumlu ilerlemesini bekliyor, enflasyon hedeflerine yaklaştıktan sonra kurun da ihracatımıza ve üretimimize destek verir hale gelmesini temenni ediyoruz.
Ayrıca rekabetçi kurun, ülkemizde üretilebilme imkanı olan ürünlerin üretilmesini de yönlendirerek tüketim malları ithalat talebinde de yavaşlamayı sağlayacağını düşünüyoruz.
İHRACATÇILARIN DESTEKLENMESİ GEREKLİ
İhracatçılarımızın bütçemizin elverdiği ölçüde desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Örneğin Çin ihracatçılarının ihracat bedellerini yüzde 12-30 arasında değişen oranlarda yüksek kurdan bozuyor. Bu destek ülkemizde ise yüzde 3 oranında uygulanıyor. 31 Ekim 2025’e kadar uzatılan bu döviz dönüşüm desteğinin devam ettirilmesini hatta yüzde 10-15 oranına yükseltilmesini talep ediyoruz.
Ayrıca şartların elverdiği ölçüde; ihracat bedelinin yüzde 35’inin Merkez Bankası’na satış zorunluluğunun kademeli olarak düşürülmesini, Reeskont kredi limitlerinin artırılmasını talep ediyoruz.
-MERKEZ BANKASI’NIN GÖREVLERİ
ABD Merkez Bankası’nın istihdamla ilgili hedef ve görevlerini hepimiz biliyoruz. Tabi FED’in işsizlikle ilgili görevleri, doğrudan işsizlik yönetmekten ziyade para politikası kanallarıyla istihdam üzerindeki etkileri düzenlemek yönünde. Acaba ülkemizde de Merkez Bankası’nın böyle bir görevi ve hedefi olabilir mi? Ülkemizde Merkez Bankamızın benzer bir hedef ve görevi olup olamayacağını tartışmamız gerektiğini düşünüyoruz.
Tabi bu hedefin, sosyal destek programları ve işgücü piyasası politikalarıyla eşgüdüm içinde yürütülmesi gerektiğini biliyoruz. Bu sebeple; güncellenmesi gerektiğini düşündüğümüz sosyal programlar konusunda da söz sahibi olmanız gerektiğini düşünüyoruz.”