KSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, engellilerin üretim yaptığı sosyal sorumluluk projesi Bizimköy’ün tüm dünya odaları arasında iş yaratma-iş geliştirme kategorisinde birinci olarak seçilmesini değerlendirerek ‘’Bizimköy’ün küresel model olduğu tescillendi. Bundan sonra bu modeli Türkiye ölçüsünde geliştirmek için çaba göstermeli, engellilerin tüm engellerini kaldırmalıyız. Çünkü hepimiz birer potansiyel engeliyiz.’’değerlendirmesini yaptı.
Milano’da alınan ödülün büyük sevinç ve heyecan yarattığına işaret ederek, Bizimköy’ün tüm çalışanlarına teşekkür eden Ayhan Zeytinoğlu, Bizimköy ile ilgili olarak herhangi bir ekstra desteğe ihtiyaç olmadığını, modelin kendi kendini finanse ettiğini belirterek şöyle konuştu:
“Bilgi birikimimizi Türkiye’deki diğer sivil toplum kuruluşları ya da bu alanda faaliyet göstermek isteyen kuruluşlarla paylaşmaya, danışmanlık yapmaya hazırız. Engellilerin iş yaşamında karşılaştıkları engelleri kaldırmaya hazırız. Engellilerin iş yaşamında karşılaştıkları engelleri kaldırmaya yönelik olarak tasarlanan Bizimköy Engelliler Üretim Merkezi modeli, yurt içinde ve yurt dışında birçok kuruma ve sivil toplum kuruluşuna örnek olabilir. Gelin hep birlikte engellilerin önündeki engelleri kaldıralım. Herkes engelsiz olsun. “
-DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMI
UNCTAD’ın 2014 yılı Dünya Yatırım Raporun’nda yer alan Türkiye’nin uluslar arası doğrudan sermaye giriş performansını değerlendiren KSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Zeytinoğlu Türkiye’nin daha çok istihdam, daha çok katma değer yatırımlara ihtiyacı olduğunu” söyledi.
Türkiye’nin uluslararası doğrudan yatırım girişlerinde gerileme eğiliminin gözlendiğine dikkat çeken Ayhan Zeytinoğlu; “Siyasal istikrarın kuvvetli olduğu dönemlerde yatırım kararlarında ne kadar belirleyici olduğu da ortaya çıkıyor.” Şeklinde konuştu.
Başkan Zeytinoğlu UNCTAD’ın Dünya Yatırım Raporu verileri çerçevesinde Türkiye’nin performansını ve ayrıca Türkiye ekonomisindeki son dönem gelişmeleri şu şekilde yorumladı:
Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Örgütü (UNCTAD) 2015 Dünya Yatırım Raporu’na göre, dünyada uluslararası doğrudan yatırım girişleri 2014 yılında yüzde 16 azaldı. Türkiye 2013 ve 2014’te 12,5 milyar dolarla bir önceki yılın seviyelerini korudu.
Uluslararası doğrudan yatırım girişinde en büyük kaybı, yüzde 28 düşüşle gelişmiş ülkeler yaşadı. En çok yabancı yatırım çeken ülke Çin olurken, ardından sırasıyla Hong Kong ve ABD geldi. UNCTAD’ın sınıflandırmasına göre Batı Asya Bölgesi’nde Bahreyn, Irak, Ürdün, Kuveyt, Lübnan, Umman, Katar, Suudi Arabistan Filistin, Suriye, Türkiye, BAE, Yemen’le birlikte yer alan Türkiye, bölgenin en çok uluslararası doğrudan yatırım çeken ekonomisi oldu.
2014 yılında, Türkiye Dünya’da en çok UDY çeken 22.ekonomi oldu.2013’te 37.sırada olan Türkiye gelişmekte olan ekonomiler arasında en çok uluslararası doğrudan yatırım çeken 12.ekonomi oldu. 2013 yılında olduğu gibi 2014 yılında da ABD, en fazla yatırım yapan ekonomi oldu. Türkiye ise 32. Sırada yer aldı. Ayrıca Türkiye, bu yıl da toplam uluslararası doğrudan yatırım girişinde yüzde 1 pay aldı. 2015 yılına baktığımızda ise; yılın ilk 4 ayında uluslararası doğrudan yabancı yatırım girişi, 2014’te 5,2 milyar dolardan yüzde 22,6 düşüşle 2015’te 4 milyar dolara geriledi. Geçmiş yıllara baktığımızda; ülkemizde 2004 yılından itibaren uluslararası doğrudan yabancı yatırım girişinin pik yaptığını, 2004’te 2,8 milyar dolardan, 2005’te 10 milyar dolara yükseldiğini görüyoruz.
2004 yılı Brüksel Avrupa Konseyi Zirve Toplantısı’nda; Türkiye’nin siyasi kriterleri yeterli ölçüde yerine getirdiği belirtilmiş ve katılım müzakerelerine 3 Ekim 2005 tarihinde başlanması kararlaştırılmıştı. Bu noktada siyasi istikrarın yatırım kararlarında ne kadar belirleyici olduğunu görüyoruz.
Doğrudan yatırım girişlerinin gerilenmesinde küresel ekonomideki kırılganlığın, politik belirsizliklerin ve artan jeopolitik risklerin büyük rolü oldu. Ülkemizin uluslararası doğrudan yatırım girişinde daha fazla potansiyele sahip olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin daha çok istihdam ve katma değer yaratacak yatırımları çekmeye ihtiyaç var.
İŞSİZLİK
Mart ayında işsizlik gerileyerek yüzde 10.6 oldu. Gerileyen işsizlik oranını mevsimsel etkiye bağlıyoruz. Önümüzdeki aylarda işsizliğin daha da gerileyerek tek haneli rakamlara düşmesini bekliyoruz. Mart ayında istihdam 377 bin kişi artarken işsiz sayısının 157 bin kişi geriledi. İstihdama katılım oranının 0,3 puan artışla yüzde 50,4’e yükselmesi memnuniyet vericidir.
BÜTÇE
Mayıs ayında bütçe 1,6 milyar TL fazla verdi. İlk 5 ayda bütçe açığı 2,4 milyar TL oldu. Mayıs ayında bütçe faiz harcamalarının düşmesi nedeniyle fazla verdi. Bu eğilimin önümüzdeki aylarda da sürmesini istiyoruz.
KAPASİTELER
Haziran ayında kapasite kullanım oranı yüzde 75,1’e düşerek bir evvelki yıla göre 0,2 puan geriledi. Türkiye genelinde aylık bazda kapasitelerin arttığını görüyoruz. Bu artışa en büyük katkı kok kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatındaki kapasite artışından geliyor. Kocaeli’nde ise kapasiteler hem geçen aya göre, hem de geçen yıla göre 0,8 puan gerileyerek 70,7 oldu. Kapasitelerdeki bu gerilemeyi Mayıs ayı sonunda ve Haziran ayı başında otomotiv ve yan sanayi sektöründe gerçekleşen iş bırakma eylemine bağlıyoruz. Kocaeli genelinde makine otomotiv, kimya, gıda, döküm, çevre, lastik ve plastik sektörlerinde kapasitelerin ortalamanın altında gerçekleşti. Haziran ayında petrol ve türevleri, taş-toprak, inşaat, metal ve elektrik sektörlerinde kapasite oranlarının Kocaeli ortalamasının üzerinde gerçekleştiğini tespit ettik.
DIŞ TİCARET
TÜİK verilerine göre Mayıs ayı ihracatı 11,1 milyar dolar, TİM verilerine göre Haziran ihracatı 11,7 milyar dolar oldu. Mayıs ayında 2008-2009 kriz döneminden bu yana yüzde 18,8 ile en büyük gerilemeyi gördük. Haziran ayında ise ihracatımız baz etkisi ile yüzde 6,4 geriledi. Yılın ilk yarısında Türkiye’nin doğal pazarı konumundaki Avrupa Birliği’ne ihracatımız yüzde 12,5 azaldı. Yıllık ihracatımız 150,8 milyar dolara geriledi. Orta vadeli programda 173 milyar doları hedefliyorduk. Bu arada ihracatta paritenin olumsuz etkileri devam ediyor. Altın ihracatı hariç tüm sektörlerimizin ihracatlarının gerilediğini görüyoruz.
İhracattaki en büyük gerileme Mayıs ayında yüzde 40,4, Haziran ayında yüzde 21,8 ile demir-çelik sektöründe oldu. Bu sektördeki gerilemede özelikle Çin’in ülkemizin ihracat pazarında etkinliğini arttırması etkili oldu. Bizim maliyetler yüksek kalıyor. En çok otomotiv sanayinde ihracat yaptık, ama Mayıs ayındaki yüzde 30,4 gerileme dikkat çekicidir.
Otomotiv sanayinde 14 Mayıs’ta başlayan iş bırakma eyleminin olumsuz etkilerini görüyoruz. Olumlu bir gelişme ise; dış ticaret açığımız da geriliyor. Sadece ithalat düşse, dış ticaret açığındaki düşüş sevindirici olacak. Ancak aynı zamanda ihracat da düşüyor. Nitekim yılın ilk yarısında ihracat yüzde 8 gerilerken, ithalat yüzde 10,9 gerilemiş.
Öte yandan ithalat kalemlerine baktığımız zaman üretiminde kullanılacak girdilerin ithalatının da düştüğünü görüyoruz. Hammadde ithalatı Haziranda yüzde 19,3 Ocak Haziran döneminde ise yüzde 15 geriledi.
Bu ekonomide önümüzdeki dönem için bir daralmaya işaret ediyor. Bu daralma büyüme performansına da yansıyacaktır. Sürdürülebilir büyümenin ihracattan beslenmesi gerektiğini tekrar vurgulamak istiyorum.
ENFLASYON
Enflasyondaki kırılma nihayet kendini çok gecikmeli olarak gösterdi. Özelikle Merkez Bankasının faiz politikasında son dönemde etkileyici olduğunu gördüğümüz TÜFE’nin artış hızındaki yavaşlama öngörüler dahilindedir. Enflasyondaki düşüşte; gıda fiyatlarındaki aylık bazda gerçekleşen yüzde 2,79 oranındaki ciddi gerileme başlıca faktörlerden biri olmuştur. Her ne kadar ham petrol fiyatlarında kurunda etkisiyle hafif yukarı hareket olsa da ikincil fiyatlara sirayet şiddeti düşük kalmıştır.
Ekonomideki genel soğumanın etkisi; sadece iç kaynaklı değil dış kaynaklı talebinde zayıf seyretmesi ile aslında önemli bir etki içermektedir. 2008’den itibaren ABD’nin sıfıra yakın faiz politikası ve ardından tahvil alım uygulaması ile parasal genişleme hızla yapılmıştır. Hatta buna son bir iki yıldır AB de katılmak zorunda kalmıştır.
Geldiğimiz noktada ise parasal tedbirlerle üretimde ve tüketimde istenilen canlanma global olarak sağlanabilmiş değildir. Tüm bu parasal genişlemelere rağmen büyüme istenilen düzeyde olmamıştır. Nitekim Yunanistan Avrupa’da sıkıntı yaşıyor. Normalde parasal miktarı artırdığınızda enflasyon beklenir. Hala başta AB olmak üzere diğer gelişmiş ülkelerde de ekonomide deflasyon kaygıları sürmektedir. Bu noktada bir paradoks ortaya çıkmaktadır. Bu perspektiften baktığımızda Türkiye açısından da global deflasyonist süreç, enflasyon verilerinde de etkili olmaktadır.
Buradan hareketle bir sentez düşündüğümüz zaman; hem konjektürü dikkate alırsak, hem de Türkiye’nin büyük dinamiklerini göz önüne alırsak son dönemlerde faiz oranlarının relatif olarak yüksek tutulmuş olduğunu düşünüyorum. Bunun da reel sektör için, üretim için bazı zorlukları da getirdiğini değerlendiriyorum. Enflasyon olur diye boşu boşuna yüksek faizle üretimi destekleyebilirdik.
Tabi böyle bir faiz politikası yönetilirken, etkili bir sanayi politikası da olmazsa olmazdır.
BİZİMKÖY ‘İŞ YARATMA’DA DÜNYA BİRİNCİSİ OLDU
Odamız BİZİMKÖY projesi, WCF’in (Dünya Odalar Federasyonu) düzenlediği Odalar yarışmasında 39 ülkenin 79 projesi ile yarışarak “En iyi İstihdam Yaratma/İş Geliştirme” kategorisinde, finalist olarak seçilmişti.
Bu kapsamda yarışmanın sonucunu öğrenmek için 12 Haziran’da Torino’ya gittik.
38 ülkeden oluşan uluslararası jüri, bir yılı aşkın bir sürede yaptığı değerlendirmeler sonrasında Bizimköy’ü önce finalistler arasına soktu.
Daha sonra da sonuçların açıklandığı 12 Haziran’da Dünya Odalar Federasyonu 9. Kongresi’nde şampiyon olarak ilan etti.
Ödüllü Dünya Odalar Federasyonu Başkanı Peter Mihok’un elinden aldık.
Bizim için büyük bir gurur kaynağı olan BİZİMKÖY modelinin yurt içinde ve yurt dışında örnek olabileceğini göstermiş olduk.
Şüphesiz bu başarıda en büyük pay Merkezimizde çalışan engelli arkadaşlarımızın.
Bildiğiniz gibi BİZİMKÖY 2005 yılında Odamız öncülüğünde, engellilerin üretim sürecine katılmalarını sağlamak amacıyla kuruldu.
Merkezde bugün tekstil, mandarcılık, sebze, meyve çiçek(sera) yetiştiriciliği bölümleri faaliyet gösteriyor.
Bu bölümlerde halen 60’ı engelli olmak üzere 75 kişi istihdam ediliyor. Yapılan üretimin bir bölümü ihraç ediliyor.
Bu model kendi kendini geliştiriyor, finansa ediyor. Herhangi bir dış katkı arayışına da gerek yok. Bizde bu modelin yaygınlaşması için çaba harcıyoruz.
Torino’da BİZİMKÖY’ü anlatan bir tanıtım filmi gösterdik.
Filmimiz diğer adayların filmleriyle ile kıyaslandığında en fazla alkışı aldı.