KSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Zeytinoğlu: "İstikamet AB, hedef AB Çıpası Olmalı"

Son dönemde AB ile Türkiye arasındaki yakınlaşmayı değerlendiren KSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, Türkiye açısından değerlendirilmesi gereken yeni bir fırsatın ortaya çıktığına dikkat çekerek olumlu havanın ilişkilerdeki hukuki zemine de yansımasınının daha olumlu sonuçlar doğuracağını söyledi.

29 Kasım tarihinde gerçekleştirien Türkiye-AB Zirvesi’nin bu anlamda kritik bir başlangıç olduğunu vurgulayan Ayhan Zeytinoğlu; önümüzdeki süreçte Gümrük Birliği’nden vize serbestliğine kadar birçok konunun masaya yatırılacağına dikkat çekerek Türkiye AB ilişkileri ile ilgili olarak şu değerlendirmeleri yaptı:

“11 yıl aradan sonra 29 Kasım tarihinde gerçekleştirilen Türkiye-AB Zirvesi ülkemiz için önemli bir dönemece işaret ediyor. Elbette acil çözüm bekleyen mülteci sorunu sebebiyle bu zirve düzenlendi.

Yine de reelpolitik sebeplerle gerçekleşen Türkiye-AB zirvesi sonuçlarının, ülkemiz için bir fırsat olabileceğini düşünüyoruz. Umarız bu olumlu hava, ilişkilerdeki hukuki zeminine de sirayet eder ve bu alanda da bir ivme yakalanır.

Eğer Kıbrıs sorunu da çözülürse bu ivme daha da artabilir. Bu fırsatı iyi değerlendirmeliyiz.

Zirvede Avrupa Komisyonu Başkanı’nın Türkiye’nin aday ülke olduğunu ifade etmeleri, oldukça umut vericiydi.

Zirve öncesinde gündem daha çok mülteci krizine odaklanmıştı. Ama yayımlanan Deklarasyondan; Gümrük Birliğinin revizyonu, ekonomi, terörle mücadele ve dış politikada taraflar arasında daha yakın işbirliği, vize serbestliği süreci, müzakerelere ivme kazandırılması, Kıbrıs meselesi gibi konularında ele alındığı anlaşılıyor.

Dolayısıyla bu zirveyi Türkiye-AB ilişkileri açısından bir başlangıç olarak değerlendiriyorum.

Tabii gerek mülteci krizinde ve son dönemde Paris’te yaşanan terör eylemlerinin ardından AB, Türkiye olmadan çözüm üretemeyeceğini gördü. İşte bu gerçeği gören Avrupalı Liderler, vakit kaybetmeden Türkiye ile söz konusu Zirve’nin gerçekleştirilmesini talep ettiler.

Zirve kapsamında Türkiye ve AB Liderlerinin 4 önemli konuda anlaşmaya vardı.

Bunların en başında, mülteciler konusunda taraflar arasında ortak yük paylaşımına dayalı bir mekanizmasının kurulması geliyor. Söz konusu mekanizma 3 milyar avroluk ek mali yardımın yanı sıra, mültecilere yönelik insani yardımı da öngörüyor.

Vize serbestliği konusunda önemli bir adım var, ancak henüz bir garanti yok. Burada bir niyet beyanı var. Özellikle iş dünyası olarak Schengen vize uygulamasının kalkmasını talep ediyoruz. Türkiye olarak son 6 yılda en iyimser tahminle 250 milyon avro büyüklüğünde bir serveti Schengen vize başvurularına harcamışız. Geri Kabul Anlaşması ve Vize Serbestliği Diyalogu çerçevesinde belirlenen kriterler, bu alanda yol göstericidir.

Geçen yıl yayımlanan vize serbestliği diyalogunun birinci değerlendirme raporuna göre Türkiye, belirlenen 72 kriterin kimini yerine getirdi, büyük bölümünü kısmen karşıladı.

Ancak henüz dokunulmayan ve ilerleme sağlanmayan kriterlerin olduğunu da hatırlatmakta fayda var. Dolayısıyla vizesiz seyahat etmek tüm kriterlerin yerine getirilmesine bağlı. Türkiye olarak yapmamız gereken, vize serbestliği sürecinde söz konusu kriterleri yerine getirmekte gerekli adımları atmaktır. Bunun yanında AB’nin kolaylaştırıcı bir tavır benimsemesi de gerekiyor. Aksi takdirde Türkiye’nin yükümlülüklerini yerine getirmesi çok zor olacaktır.

Diğer taraftan; teknik müzakerelerde 17 numaralı başlığın açılması olumlu bir gelişme. Ancak 17 numaralı ‘Ekonomi ve Parasal Politika’ Başlığının açılması yaklaşık 1 senedir gündemde. Dolayısıyla bu, yeni bir adım değil.

Elbette iki yıl aranın ardından yeni bir başlığın müzakerelere açılmasını önemsiyorum.

Ancak sürecin canlandırılması ‘Enerji’, ‘Yargı ve Temel Haklar’, ‘Adalet, Özgürlük ve Güvenlik’ gibi kritik başlıkların da müzakerelere açılması ile sağlanabilir.

Bu çerçevede Kıbrıs konusunda 2016 yılı içinde bir çözüm sağlanması, müzakerelerde 14 başlığın açılması önündeki engelleri otomatik olarak kaldıracaktır.

Ayrıca şunu unutmamak gerekiyor: başlıklar açılıyor; ancak kapatılamıyor. Kıbrıs sorununu çözümü, bu engeli de ortadan kaldıracaktır. Bu açıdan son aşamalara gelinen Kıbrıs görüşmelerine hassasiyetle eğilmeli ve destek verilmeli.

Ayrıca; yılda iki kez toplanacak Türkiye-AB Zirvesini, sürecin takibi ve ilerletilmesi açısından olumlu olarak gördüğümü belirtmek isterim.”

-MAKRO EKONOMİK GELİŞMELER

Türkiye ekonomisinde makro ekonomik gelişmeleri de değerlendiren Başkan Zeytinoğlu’nun yaptığı değerlendirmeler şöye:

“Ağustos ayında işsizlik oranı yüzde 10,1 olarak gerçekleşti. Yılın son aylarına doğru sezonsal artışlar beliyoruz.

Kasım ayında Kocaeli sanayinde kapasiteler yüzde 70,6 ile aynı seyrini korudu. Kapasite kullanım oranlarında yatay seyir devam ediyor.

-Ekim’de Bütçe 7,2 milyar TL fazla verdi.

İlk 10 aydaki bütçe açığımız 6,2 milyar TL oldu. Ekim’de fazla vermemizin en önemli sebebi faiz harcamalarından kaynaklanıyor. Bütçe gelirlerinin artmasında en önemli kalem olan vergiler toplarken, diğer taraftan mali disiplinden vazgeçilmeden harcamaların enflasyonun üzerine çıkmayacak şekilde kontrol edilmesini istiyoruz.

Önümüzdeki dönemde; bir taraftan etkin bir kamu bütçesi yönetimi sağlanırken, diğer taraftan sanayileşme artmalı ve dış ödemeler dengesi bağlamında etkin bir sinerji yaratılması gerekiyor. Eğer bu yapılırsa Türkiye’de sürdürülebilir sanayileşme sağlanabilir. Ülkemizin dışa bağımlılığı asgari düzeye inmiş olur.

-İhracat

Kasım ayında ihracatımız miktar olarak artmasına rağmen birim fiyatlarındaki düşüşten dolayı 11,4 milyar dolar olarak gerçekleşti. İhracat geçen yılın ayını ayına göre yüzde 10,5 geriledi. Son dönemde dış ticaret açısından, riskler ve fırsatları birlikte yaşıyoruz.

Bir yandan Türkiye-AB zirvesi sonrası AB pazarlarına yönelik canlanma umudumuz var. Bir yandan Rusya pazarına yönelik endişelerimiz var.  Rusya krizinden sonra ihracatın daha da gerileyeceğinden endişe ediyoruz. Rusya da ülkemizin önemli ticaret partnerlerinden biridir.

-Fiyatlar

Kasım ayında ÜFE yıllık yüzde 5,25 ve TÜFE ise yüzde 8,10 olarak gerçekleşti.Tüketici fiyatları endeksindeki artışın maliyetlerdeki artıştan çok talepteki artıştan kaynaklandığını düşünüyoruz. Önümüzdeki ay TÜFE’nin bu nedenle düşüşe geçeceğini bekliyoruz. Ayrıca kısa vadeli olarak gıda ihracatımızda yaşanan krizden ötürü de enflasyonda düşüşler olacaktır. Dolayısıyla, Orta Vadeli Programda revize edilen yüzde 7,6 enflasyon hedefinin de tutturulabileceğini düşünüyoruz.

-Faiz-Kur

2015’in faiz seviyesi 10,5’ları gördü. 2016 yılı ABD’nin kesinlikle faizleri artıracağı bir yıl olacak.Türkiye’nin mevcut faizinin yüksek olduğunu da dikkate alarak, iyi bir ekonomi politikasıyla faizin, Amerikan faizlerinin artmasına rağmen kontrol edilebilmesini arzu ediyoruz.

2016 yılında gerçekleşecek olan Merkez Bankası başkan seçim sürecinin, Türkiye ekonomisinde istikrarlı büyüme ve işsizliği azaltan anlayışa göre gerçekleşmesini bekliyoruz.  Ve daha fazla sanayiye yakın duruşun olduğu bir merkez bankası dönemi arzuluyoruz.

Kurda ise uzun yıllar birikimi olan birikimli enflasyonun kurdan yeterince yansıyamadığı ve rekabetçilikte kur etkisi dikkate alındığında TL’de arzu edilmemesi gereken aşırı değerlenmeyi serbest piyasa mekanizmasında çözecek araçların oluşmasını da temenni ediyoruz.

Yani rekabetçiliği öne çıkması gerekiyor. Serbest piyasa koşullarında bir politikası oluşturulması gerekiyor.