Kurlardaki hareket döviz girişlerine yol açtı… KSO Başkanı Zeytinoğlu “Türkiye’nin spekülatif değil, uzun vadeli döviz girişine ihtiyaç var.” … (Eylül 2017)

KSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Zeytinoğlu Türkiye ekonomisinin yüksek hızda büyümesinin yabancı yatırımcıya cazip geldiğine ve yoğun döviz girişi yaşandığına dikkat çekerek; “Türkiye’nin spekülatif değil, uzun vadeli döviz girişine ihtiyacı var. Bu nedenle Merkez Bankası tarafından geliştirilecek tedbirlere ihtiyaç var.” dedi.

Buşkan Zeytinoğlu şöyle konuştu:

“Ülkemizde yüksek büyüme rakamı yabancı yatırımcıyı çekmeye devam ediyor. Ülkemize son 1 haftada 4 milyar doların üzerinde döviz girişi oldu.

Küresel çapta da değer kaybına uğrayan dolar bizde 3,4 seviyelerine kadar geriledi. Ellerindeki doları TL’ye çevirip devlet iç borçlanma senedi ve hisse senedi alan yabancı yatırımcıların elde ettiği faiz getirisi çok yüksek. Kendi ülkelerinde bu getiriyi ancak bir yılda sağlayabilirler. Her ne kadar döviz girişi ülkemiz için önemli de olsa bu girişler kalıcı değil.

Burada Merkez Bankası tarafından bir tedbir alınması gerekiyor. Faizlerin acilen düşürülmesi gerektiğini düşünüyoruz. “

Başkan Zeytinoğlu son ekonomik gelişmelere ilişkin olarak değerlendirmelerde de bulundu.

-DIŞ TİCARET

“Ağustos’ta ihracat yüzde 12.3 artış 13. 3 milyar dolara, ithalat ise 19.2 milyar dolar olarak gerçekleşti. 12 aylık ihracatımız 152,6 milyar dolara yükseldi

İhracattaki artış eğilimi memnuniyet vericidir. Bu artışta kurun etkisi var. Ancak biz kurdaki değişkenliklerden ziyade, kurda istikrar bekliyoruz. Zira düşük kur ve yüksek faiz, ithalatı artırıyor.

İthalatın artışındaki bir etken de bu yıl için altın ithalatı oldu. Hemen hemen ithalattaki artışın üçte biri altından kaynaklanıyor.

Bu nedenle 8 aylık dönemdeki yüzde 71.2,’den yüzde 69.3’e düşüşle göründüğü gibi ihracatın ithalatı karşılama oranı geriliyor. Dış ticaret açığımız büyüyor. 8 aylık dönemde 37,7 milyar dolardan 45,6 milyar dolara çıktığı gibi.

Dış ticaret fazlası verdiğimiz katma değerli sektörlerin başında otomotiv geliyor. Sonra tekstil.

Diğerlerinin katma değeri fazla değil: gıda (meyve/sebze, vb.), metal eşya, mobilya, taş ve toprağa dayalı sektörler

Otomotivde dış ticaret fazlası (+ 185 milyon dolar) verirken; ihracatta ikinci sırada yer alan makine sektöründe açık    (-881 milyon dolar) veriyoruz.

-TEŞVİK SİSTEMİ

Teşvik sistemimiz stratejik yatırımları destekliyor. Ancak hala bunun olumlu sonuçlarını yeteri kadar göremiyoruz.

Her ay olduğu gibi yine Almanya’nın ihracatta başı çekti. Toplam ihracatımızda yüzde 47 pay alan AB, en önemli ticari partnerimiz olmaya devam ediyor. İhracatımızda Avrupa pazarının önemi büyük. Bu ülkelerle siyasi ilişkilerimizin iyileştirilmesi, ihracatın gelişmesi bakımından önem taşıyor.

Diğer taraftan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Irak, toplam ihracatta yüzde 14’e yakın bir paya ulaştı.

Bu iki ihraç pazarının da özellikle değerlendirilmesi gerekiyor.

-ENFLASYON

Temmuzda aylık TÜFE yüzde 0,52, yıllık TÜFE ise yüzde 10,68 oldu.

ÜFE ise aylık bazda yüzde 0,85 artışla, yıllık yüzde 16,34 olarak gerçekleşti. Sonuçta enflasyonda tekrar çift haneyi gördük.

Gıda fiyatlarındaki düşüşün devam etmesine rağmen bu yükselişin nedeni, eğitim harcamalarındaki artış ve Kurban Bayramı tatilinin uzamasıyla ulaştırma maliyetlerindeki yükseliş oldu.

Eylül ayında da hem TÜFE’de, hem ÜFE’de artışın devam edeceğini bekliyoruz.

Ekim, kasım, aralık aylarında baz etkisinde oluşacak iyileşme ile enflasyonun tekrar tek haneye inebileceğini düşünüyoruz.

Ancak ÜFE ve TÜFE arasındaki makas giderek açılıyor. Yüksek girdi maliyeti ve finans maliyeti üretici tarafında fiyatları yükseltti. Bu da tüketici tarafına sirayet ediyor.

Girdi maliyetini yükselten ve yüzde 22’lerin üzerinde artan ara malı ithalatını aşağı çekecek tedbirler almak gerekiyor.

-SANAYİ ÜRETİMİ

Temmuz ayıda sanayi üretimi aylık yüzde 2.3, yıllık yüzde 14.5 olarak belirlendi. Takvim etkisinden arındırılarak bakıldığında yüzde 25,6 artışla çok daha yüksek. Sanayi üretiminde son 6 yılın en kuvvetli verisi yayınlandı.

Son dönemdeki ihracat artışı, kapasiteler, PMI imalat sanayi satın alma endeksi ile birlikte değerlendirildiğinde tüm bu veriler, Türkiye’nin ekonomik büyümesi için daha olumlu beklentiler yaratıyor.

Tabi bu yüksek artışın baz etkisiyle olduğunu görüyoruz.

Temmuzdan sonra baz etkisi kısmen kalkacak ama sonraki aylarda da sanayide pozitif büyüme bekliyoruz.  Diğer taraftan sanayinin bir evvelki aya göre de ivme kazandığını görüyoruz. Geçen aya göre yüzde 2,3’lük artışı da olumlu değerlendiriyoruz. Sanayi gruplarına baktığımızda; aylık olarak en yüksek artışın; *yüzde 3,2 ile enerji sektöründen geldiğini görüyoruz. Enerji talebindeki artış da daha yüksek bir üretim düzeyine gidiş anlamına geliyor. Dayanıklı tüketim malları ve sanayi malları grubundaki artışa da dikkat çekmek istiyorum. Geçen yıla göre baktığımızda en yüksek artışın yüzde 28,4 ile dayanıklı tüketim malları ve arkasından yüzde 24,1 ile sermaye mallarında olduğunu görüyoruz. Artışın kaynağının imalat sanayinden gelmesini olumlu değerlendiriyoruz.

-BÜYÜME

Beklentimizin çok az gerisinde olmasına rağmen ikinci çeyrekteki yüzde 5,1 büyümeyi memnuniyetle karşılıyoruz. Üçüncü çeyrekte çok daha yüksek bir büyüme performansı bekliyoruz. Geçen yılın aynı dönemindeki yüzde 4,9’un üzerinde bir büyüme gerçekleştirmiştik. Hükümetimiz tarafından uygulamaya konulan teşvikler, vergi indirimleri ve KGF ile kredilerdeki genişleme, üretim, yatırım ve ihracat gibi ekonomik faaliyetlerin ivmelenmesine destek oldu. Nitekim ikinci çeyrekte yatırımlar yüzde 9,5, ihracat yüzde 10,5 büyüdü.

Yatırım harcamalarındaki artışın imalat sanayiye yönelik olması sağlıklı büyüme için gerekli. İkinci çeyrekte sabit sermaye oluşumu alt kalemlerine baktığımızda geçen yılın aynı çeyreğine göre inşaat yatırımlarının yüzde 25 arttığını, makine ve teçhizat yatırımlarının yüzde 8,6 gerilediğini görüyoruz. Buradan yatırımlardaki artışın inşaattan kaynaklı ve KGF desteğinin de inşaatta etkili olduğunu görüyoruz. İmalata dönük yatırımların negatif olması bizim istediğimiz bir tablo değil.

Ekonominin ikinci çeyrekteki yüzde 5,1 büyümesine ihracat güçlü katkı verdi. Geçen yılın aynı döneminde yüzde 1,7 gerileyen mal ve hizmet ihracatı, bu çeyrekte yüzde 10,5 arttı. Turizmdeki toparlanma ve ihracatın artması dış talebin arttığına işaret ediyor.

Yılın üçüncü çeyreğinde son yılların en yüksek büyüme oranını yakalayabiliriz. Yılın üçüncü çeyreğinde turizm ve ihracat gelirlerinin büyümeye pozitif etkisini göreceğiz. Diğer taraftan önemli bir baz etkisi de var. Dolayısıyla üçüncü çeyrekte neredeyse çift haneli rakamlara ulaşabileceğimiz bir büyümeye ulaşabiliriz diye düşünüyorum.

-İŞSİZLİK

İşsizlik ve enflasyon arasında bir paralellik var. Dolayısıyla işsizlik ve enflasyon mücadelesinin birlikte yürütülmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Türkiye büyürken enflasyon yaratmadan ve işsizliği artırmadan büyümeli. Bunun da yolu ihracat ve sanayi odaklı büyümekle mümkün.

Ülkemizde işsizlik sorunu var, ama birçok işletmemiz de işçi bulamamaktan yakınıyor. Özellikle nitelikli ara eleman ihtiyacı en büyük sorun olarak karşımızda duruyor.

İŞKUR’a kayıtlı işsiz sayısı da gün geçtikçe artıyor. İşsizlik sorunu ile mücadele Avrupa’da gelişmiş ülkelerin de sorunu. Ancak bu sorunun üstesinden gelen ülkeler var. Hala yol kat edemeyenler de var.

Geçtiğimiz Meclis toplantımızda bu konuyu mercek altına aldığımızı ve bu kapsamda KOÜ’nin desteği ile bir araştırma yaptığımızı ifade etmiştim. Raporumuz tamamlandı. Yakında basımını da tamamlayacağız.

Zeytinoğlu’dan, işsizlikle ilgili anket sonuçlarına ilişin saptamalar

KOÜ ile birlikte 431 kişiye yönelik anket yaptık…

Birinci grup olan, İŞKUR’a kayıtlı işsizlerin en belirgin özelliklerinin;

*kronik işsizlik eğilimi olan,

*ücreti ön planda tutan,

*rahatlık isteği ön planda olan,

*işverene güvensiz, işsiz kalmayı çok fazla dert etmeyen,

*sürekli iş değiştirme, bulundukları işin gerekliliklerini yerine getirmeme eğilimi olan,

*özetle; olumsuz tutum sergileyen bir profil olduğunu tespit ettik.

*Ancak, İŞKUR’a kayıtlı işsizler arasındaki meslek lisesi mezunlarının diğerlerine göre daha olumlu tutum sergilediklerini gördük.

Kronik işsiz olan bu grubun hem beklentileri çok yüksek, hem de memnuniyetsiz.

İŞKUR’a kayıtlı uzun süreli işsizler ile ilgili önlem alınması gerektiği düşünüyoruz.

Her bir kayıtlı işsiz için oluşturulacak performans puanı ile işe yerleştirmede öncelik verilebilir. 

İkinci araştırdığımız grubumuz; İŞKUR’a kayıtlı olmayan imalata yönelik meslek lisesi mezunu gençler

İŞKUR’a kayıtlı olanların profilleri karşılaştırıldığında işe yönelik davranışları bakımından (mesleğe yönelik tutumlarının) çok daha olumlu. 

Bu grubun;

*İşe bağlılık ve sadakat eğilimleri yüksek,

*kariyer yapma fırsatı verilmesini, mesleki eğitim almayı arzu eden, iyi ücret kazanma isteği olan,

*işverenler tarafından değer görme arzusu içerisinde olan,

*olumsuz ön yargılara yönelik tutum ortalamaları düşük,

*işyerinde rahatlığı tercih etme, sosyal yasal desteklere (işsizlik maaşı gibi) güvenerek rahat hareket etme eğilimleri düşük,

*hem işletmelere hem de İŞKUR gibi devlet kurumlarına güven duyguları yüksek.