Türkiye’nin yeni bir atılıma ihtiyacı olduğunu söyleyen Başkan Zeytinoğlu: "20 bin dolarlık kişi başı gelir bizi Avrupa Birliğine sokar"

Türkiye’de kişi başı milli gelirin 20 bin dolara çıkması halinde Avrupa Birliği’ne tam üyeliğin kendiliğinden geleceğine söyleyen KSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, bunun için ‘orta gelir tuzağı’ndan çıkmaya yönelik bir dizi adım atılması gerektiğini söyledi.

Türkiye için 20 bin dolarlık bir kişi başı milli gelirin ‘birçok sorunu çözmek’ anlamına geldiğini söyleyen Ayhan Zeytinoğlu, AB’nin hem çok büyük, hem de sorunlarını çözmüş bir pazara ilgisinin farklı olacağını dile getirdi.

Bunun için Türkiye’nin yüzde 6-7 bandında büyümesi gerektiğini, demokrasiden siyasete, ekonomiden hukuka bir çok alanda adımlar atması gerektiğini kaydeden Ayhan Zeytinoğlu “Tam anlamıyla bir yapısal dönüşüme, reformlar silsilesine ihtiyaç var.” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin 2 bin kilometrelik bir daireye sürekli ve istikrarlı ihracat yapması gerektiğini, ekonomik altyapısını buna göre hazırlanması gerektiğini vurgulayan Ayhan Zeytinoğlu, öngörülen büyüme hızına ulaşmak için yabancı sermayenin imkanlarının da fazlasıyla değerlendirilmesi gerektiğini, bunun içinde şeffaflıktan, bürokrasinin azaltılmasına, üretim ve yatırım ikliminin tesisinden, hukuksal reformlara kadar bir çok alanda adımlar atmak gerektiğini söyledi.

Ayhan Zeytinoğlu; “Türkiye’nin ekonomisiyle, siyasetiyle odaklanması gereken hedef bu olmalı. Reformlar yapılınca gerisi kendiliğinden gelecektir.” şeklinde konuştu.

Son dönemde Türkiye’de artan terör olaylarını kınayan Ayhan Zeytinoğlu Türkiye ekonomisindeki makro ekonomik gelişmelere ilişkin olarak da değerlendirmelerde bulundu:

“Ülkemizin son günlerde oldukça zor bir dönemden geçiyor. Geçtiğimiz ay Suruç’ta daha sonra polisimize, askerimize yönelik gerçekleşen ve devam eden terör saldırıları ile derinden yönelik gerçekleşen ve devam eden terör saldırıları ile derinden sarsıldık. Her türlü terör girişimini kınıyor; şiddeti lanetliyoruz. Suruç başta olmak üzere, bugüne kadar terör olaylarında hayatlarını kaybetmiş tüm vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır v e baş sağlığı diliyoruz.  Ülkemizin tüm bu olumsuzlukların üstesinden geleceğine yürekten inanıyoruz. Bu zor dönemde birinci önceliğimiz istikrarın korunması olmalıdır.

Bunun sağlanması için hükümetin bir an önce kurulmasını ve artık Türkiye’nin ekonomi gündemine odaklanması gerektiğini vurgulamak istiyoruz.

                2014 yılını yüzde 2,9 gibi düşük bir büyüme ile kapattık. 2015 yılını yüzde 2,5-2 büyüme ile kapatacağımızı düşünüyoruz.

2016 yılının da düşük büyüme ile devam etmesinden endişe duyuyoruz. Yüzde 5’in üzerinde bir büyüme ülkemizi hedeflerine yaklaştıracaktır. Bu büyüme oranı istediğimiz istihdamı yaratacaktır. Ancak istikrarın olmadığı bir ekonomi ile bunun mümkün olmadığını görmekteyiz.

                Seçim sonrası siyasi belirsizlikle birlikte, AB’de durgunluk devam ederken, Rusya’da kriz yaşanırken, Orta Doğu’da Jeopolitik gerginlikler olurken, ülkemizde yatırımlar neredeyse durma noktasına gelmiştir.

                Baktığımızda yatırımların 2011 yılından bu yana yerinde saydığını görüyoruz. Milli gelir içindeki payı da düşüyor. İmalat sanayinin milli gelir içindeki payı 1998 yılında yüzde 23,9 iken, 2014 yılında yüzde 15,8 gerilemiştir. Bu yılın ilk çeyreğindeki payı yüzde 16,5 olmuştur.

                Kaldı ki ülkemize gelen doğrudan yatırımlar da son on yılın en düşük seviyesinde. Elbette hizmetlerden tarıma, tüm sektörlerin ekonomimiz için önemi büyüktür.

                Ancak sürdürülebilir büyümenin temeli yatırımla, üretimle, ihracatla sağlanabilmektedir. İşsizlikten cari işlemlere, ekonominin tüm alanlarına da kalıcı çözüm budur.

                Bu bakımdan bir an önce ekonomide önlem alacak, açıklanan ve planlanan yapısal reformların bir an önce uygulamasını isrtiyoruz.

-İŞSİZLİK

                İşsizlik oranı beklediğimiz gibi tek haneli rakama inerek yüzde 9,6 oldu. Mevsimsel olarak işgücüne katılma oranı 0,4 puan artışla yüzde 51,1’e ulaştı. İstihdama katılım oranı da 0,1 puan artışla yüzde 46,2’ye yükseldi. Ancak genç nüfustaki işsizlik oranı yüzde 17 ile hala çok yüksek bir seviyede.

                2005 yılından bu yana genç nüfustaki işsizliğin küresel krizin yaşandığı ve etkisinin devam ettiği 2009 ve 2010 yıllarını hariç tutarsak göreceli arttığını görüyoruz. Aynı dönemde işsizlik oranımız göreceli azalmıştır. Ülkemizde genç nüfusumuz artıyor. Ekonominin gelişimi için önemli bir fırsat olmasına rağmen bu gençlerimize iş imkanı sağlayamıyoruz. Ekonomimizin üretime dayalı büyümemesi, bu sorunu kalıcı olarak çözmemize engel oluyor.

-BÜTÇE PERFORMANSI

                Bütçe Haziran ayında 3,2 milyar TL fazla verdik. Haziran ayında bütçe giderleri faiz harcamalarının düşmesi ile sadece yüzde 3,3 arttı. Bütçe gelirleri ise yüzde 14,5 artarak 3,2 milyar TL fazla vermesi bizleri sevindirmiştir. Yılın yarısını değerlendiğimizde ise bütçenin 804 milyon TL fazla verdiğini söylüyoruz. Bütçe beklediğimiz denkliğe ulaştı. Sık sık dile getirdiğimiz denk bütçeyi yılı yarısında yakaladık. Denk bütçe düşük faiz anlamına geliyor. Bu da bizler için daha fazla yatırım anlamına geliyor. Denk bütçe ile Merkez Bankası da uygulamak istediği politikaları çok rahat uygulayabilecek.

                Nitekim MB Başkanı Başçı geçen hafta yaptığı açıklamada; “ Bütçe disiplini sağlam devam ettiği sürece Türkiye’de her türlü şokun etkisinin geçici olduğunu” belirtmişti. Beklentimiz bu karmaşık dönemde bütçe disiplininden taviz verilmemesi.

                Umarız yılı aynı tablo ile kapatabiliriz.

KAPASİTE KULLANIMI

                Temmuz ayında kapasite kullanım oranı yüzde 75,9 ile bir evvelki yıla göre 1 puan arttı. İlimizde ise 70,8 olarak gerçekleşen kapasiteler geçen yıla göre 1,8 puan azaldı.

                Bu artışın çok düşük kalmasının nedeninin bölgemizdeki metal sektöründe yer alan firmalarımızda yaşanan sendikalar arası çekişmelerden kaynaklanabileceğini düşünüyoruz.

                Nitekim, Kocaeli genelinde metal, makine ve kimya sektörlerinde kapasiteler ortalamanın altında gerçekleşti.

DIŞ TİCARET

                Temmuz ayında yine dış ticaretin her kategorisinde düşüş yaşadık. Gümrük Bakanlığının geçici verilerine göre; İhracat yüzde 15,4 azalarak 11,2 milyar dolar, ithalat yüzde 8,5 azalarak 18,3 milyar dolar olarak gerçekleşti.

                Göstergelerdeki düşüş Türkiye ekonomisinin üretim ve büyüme performansındaki gerilemeye ilişkin sinyaller veriyor. Bunun süreklilik kazanmasından endişe ediyoruz. Olumsuz gidişin ekonomi yönetimi tarafından mutlaka değerlendirilmesi gerekir.

                Dış Ticaret açığındaki belirgin gerileme olumlu olarak yorumlanıyor. Ancak dış açıktaki düşüş, ithalatın nominal olarak ihracattan daha fazla düşmesinden kaynaklanıyor. Sağlıklı bir düşüşün ihracattaki artıştan kaynaklanması gerekiyor.

                Ancak bu yıl Euro’nun dolar karşısında ciddi değer kaybı da ihracatımızı olumsuz etkiliyor. Miktar olarak ihracatımız yükselse de değer bakımından gerilemeye devam ediyor.

                İhracatın miktar bazında artıyor olmasını ve ihracatın ithalatı karşılama oranlarındaki artışı teselli veren gelişmeler olarak görüyoruz.

ENFLASYON

                Enflasyon gerilemeye devam ediyor. TÜİK verilerine göre Temmuz ayında aylık olarak; ÜFE yüzde 0,32 azaldı ve TÜFE ise yüzde 0,99 arttı. Biz sanayiciler açısından üretici fiyatları daha önemli. Enflasyonda faiz oranları arasında doğrudan bir ilişki var. Bu kategoride enflasyondaki düşüşün kalıcı olması  ve bunun da faiz oranlarına yansıması en önemli isteğimiz.

                Yüksek faiz hem reel sektör için, hem de üretim için zorluk yaratıyor. Üretici piyasasındaki fiyat artışları, önümüzdeki süreçte tüketici piyasalarına da yansıyacaktır. Petrol fiyatlarındaki düşüşe rağmen kur etkisi nedeniyle enflasyon sürekli ve kalıcı bir düşüş trendi göstermedi. Nitekim on iki aylık ortalamalara göre yıllık enflasyon yüzde 6,43 olarak yüksekliğini korumayı sürdürüyor. Ülkemizin ihracat odaklı büyüme ve üretim politikasını sürdürerek yeni bir başarı öyküsüne ihtiyacı olduğuna inanıyoruz. Bunu yaparken Ar-Ge, İnovasyon, tasarım ve markalaşmayı ön plana çıkarmamız ve bu süreçlere hızla adapte olmamız gerekiyor.

                Bugün itibariyle ülkemizin ihracatta orta-yüksek ve yüksek teknolojili ürünlerin payı yüzde 32,8..2018 yılı hedefi yüzde 37,6’ya çıkarmak. Bu hedefe ulaşmanın yolu Ar-Ge’den geçiyor. Bu kapsamda birçok devlet desteği ve teşvikler var.

                Reel sektör temsilcileri olarak bu olanakları kullanarak hedefimiz; katma değeri yüksek ürünleri imal edip ihraç edebilmek olmalıdır.

                Kocaeli yeni teknolojileri üretmek için başlangıçların hazır olduğu bir il. Kocaeli Sanayi Odası olarak bu amaca yönelik çalışmalar yapıyoruz. Firmalarımıza Ar-Ge projelerini hazırlanması sürecinde ABİGEM marifetiyle danışmanlık hizmeti veriyoruz. Proje yazma bedellerine destek oluyoruz.

                Amacımız Sanayi kuruluşlarımızın Ar-Ge temelli çalışmalarını ulusal ve uluslararası hibe ve destek programlarından yararlanacak şekilde geliştirmek.

                Ar-Ge / İnovasyon farkındalık eğitimlerini düzenliyoruz. TÜBİTAK bilgilendirme günleri düzenliyoruz.

                Üyelerimize yönelik KOSGEB işbirliği ile yan sanayide markalaşma konulu bir tematik proje yaptık.

                Meslek gruplarımızı bölgemizdeki üniversitelerimize ve TÜBİTAK MAM’a bu kuurmlarımızın laboratuar imkanlarını görmeleri için ziyaretler düzenliyoruz. Amacımız Ar-Ge laboratuarlarının karşılıklı kullanımını arttırmak.

                Ayrıca Oda olarak üyelerimizin UFUK 2020’den daha fazla pay alabilmeleri için çalışmalar yapacağız.

                Tüm bu çalışmaları daha sistematik hale getirebilmek için bölgemiz Üniversiteleri olan Kocaeli Üniversitesi ve Gebze Teknik Üniversitesi ve Türkiye’nin en büyük araştırma geliştirme merkezi olan TÜBİTAK MAM ile bir “Kamu-Üniversite-Sanayi işbirliği Protokolü” imzalamak istiyoruz.

                Buradan bu yıl bitmeden önümüzdeki aylarda bu işbirliği protokolünü imzalamaya tüm tarafları davet ediyorum.